İklim Krizi Ve Eko-Anksiyete
- amaepsikoloji
- 17 Kas 2023
- 3 dakikada okunur

İklim Krizi ve Etkileri
İklim krizi, insan faaliyetlerinin neden olduğu sera gazının artmasıyla ortaya çıkan dünya genelinde sıcaklıkların artması, buzulların erimesi, sık ve şiddetli hava olayları, artan orman yangınları gibi doğal afetler ile kendini gösteren ve dünya üzerindeki tüm canlıları tehdit eden büyük bir küresel sorun olarak tanımlanıyor.
İklim krizi nedeniyle maalesef insanlarının fiziksel ve psikolojik sağlığı da risk altında. İklim krizinin ve etkilerinin farkında olmak, kişinin gelecek hakkında kaygı duymasını da beraberinde getiriyor. Literatürdeki araştırmalar çevre ve iklim krizlerine bağlı farkındalığın artmasıyla kaygı ve depresyon belirtilerinin yaygınlaştığını gösteriyor. Ayrıca tanık olunan doğal afetler sonucunda Post Travmatik Stres Bozukluğu görülme sıklığının arttığı gözlemleniyor. Çevre krizi ve yok olan ekosistemler nedeniyle özellikle toprağa bağlı toplumlarda veya doğayla yakın ekonomik-psikolojik ilişki içinde olan kişilerde kimlik kaybı duygusu, kültürel değerlerin yok olması ve ekonomik sıkıntılarla artan stres görüldüğü bildirilmekte. İklim krizinin diğer olumsuz sonuçları da iklim krizine bağlı gelecek kaygısı yaşayan kişilerin uzun vadeli planlar yerine kısa vadeli planlar yapmayı tercih etmesi, dünyaya bakış açılarını ve kariyer seçimlerini, nerede ve nasıl yaşayacakları ile ilgili kararları etkilemesi olarak sıralanıyor. Ayrıca iklim krizinin, gezegenin geleceği hakkında haklı kaygıları olan insanların çocuk sahibi olma seçimlerini de etkilediği görülüyor (Clayton, 2020).
Eko-Anksiyete Nedir?
Eko-anksiyete henüz bir ruh sağlığı bozukluğu olarak kabul edilmese de Amerikan Psikoloji Derneği tarafından “çevresel felaketin kronik korkusu” olarak tanımlanmış. Literatürde aktarıldığı üzere eko-anksiyete farklı şekillerde deneyimlenebiliyor; üzüntü hissetmek, stres veya kaygı deneyimlemek, geleceğe yönelik umutsuzluk, çocuk sahibi olmayı istememek gibi. Genel olarak eko-anksiyete çoğunlukla iklim krizi, değişen çevre ve belirsiz gelecek nedeniyle yaşanan kaygı ve sıkıntı şeklinde tanımlanıyor (Albrecht, 2011). Bazı kişiler hali hazırda deneyimledikleri ekonomik, psikolojik veya toplumsal dezavantajlar nedeniyle eko-anksiyete yaşamaya daha eğilimli olabiliyor. Örneğin, 35 yaş altındaki kişilerde eko-anksiyetenin daha yaygın olduğu görülmüş, bunun nedeni ise bu kişilerin iklim kriziyle ilgili daha çok bilgiye maruz kalması ve gelecekte kendi nesillerinin iklim krizinin sonuçlarıyla baş etmek durumunda kalacağına inanmaları olarak belirtilmiş. Kadınların ise erkeklere oranla iklim krizinin sonuçlarına karşı sosyopolitik nedenlerle daha açık olmasının, kadınların eko-anksiyete konusunda daha bilgili ve dolayısıyla endişeli olmasına neden olduğu bildiriliyor.
Eko-Anksiyete ile Nasıl Başa Çıkılabilir?
Hem çevresel hem de psikolojik sonuçları olan iklim krizinin neden olduğu eko-anksiyete ile başa çıkma yöntemleri kişinin kendi deneyimleri, değerleri ve düşüncelerine göre şekilleniyor (Doherty ve Clayton, 2011). Sosyal desteğe sahip olmanın kişiyi psikolojik olarak stres faktörlerine karşı daha dayanıklı hale getirdiği biliniyor ve sosyal desteğin doğal afetlerin psikolojik etkileriyle baş etmede etkili bir koruyucu faktör olduğu belirtiliyor (Kaniasty, 2020).
İklim krizinin karmaşıklığı ve belirsizliği nedeniyle insanlar inkâr durumunda kalabilir ancak inkarın bir başa çıkma mekanizması olarak çevre ve iklim krizi konusunda etkisiz olduğu değerlendiriliyor. Belirsizlikten kaynaklanan kaygı nedeniyle iklim değişikliğini inkâr etmek, insanları daha da kaygılı hale getiriyor ve artan duygusal yükle başa çıkmayı zorlaştırıyor. Öte yandan umut duygusunun insanları harekete geçmede ve değişime motive etmede rol oynadığı görülmüş (Ojala, 2012). Kişi, iklim değişikliğine ilişkin yapıcı umutla birlikte değişime inanma, bilim insanlarının çabalarına güvenme, umut verici bilgilere odaklanma ve olumlu duyguları harekete geçirme çabalarıyla eko-anksiyete ile başa çıkabilir.
Eko-anksiyete ile başa çıkmak için sıklıkla kullanılan stratejilerden bir diğeri ise, örgütlere veya aktivizme katılmak, yaşam tarzını değiştirmek gibi kişinin gezegen üzerindeki etkilerini azaltmak için davranışlarını kasıtlı olarak ayarlamak, geri dönüşüm yapmak olabilir. Çevresel aktivizmle ilgilenmenin ve çevre tahribatını azaltmaya çalışmanın psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğu görülmüş. Bu nedenle iklim aktivizminin eko-anksiyete ile baş etme stratejisi ve geleceğe uyum sağlama yolu olarak etkili olduğu düşünülmekte (Clayton, 2020).
Yazar: Klinik. Psk. Melissa Elitok
Not: Yazının büyük bir kısmı yazarın “Exploring Eco-Anxiety and Coping in Young Adults: A Qualitative Study on the Mental Health Effects of Environmental Crisis” başlıklı tez çalışmasından alınmıştır.
Referanslar
Clayton, S. (2020). Climate anxiety: Psychological responses to climate change.
Journal of Anxiety Disorders, 74, 102263.
https://doi.org/10.1016/j.janxdis.2020.102263
Albrecht, G. (2011). Chronic environmental change: Emerging 'psychoterratic'
syndromes. In I. Weissbecker (Ed.), Climate change and human well-being: Global
challenges and opportunities (pp. 43–56). Springer Science + Business Media.
https://doi.org/10.1007/978-1-4419-9742-5_3
Doherty, T. J., & Clayton, S. (2011). The psychological impacts of global climate change.
American Psychologist, 66(4), 265– 276. https://doi.org/10.1037/a0023141
Kaniasty, K. (2020). Social support, interpersonal, and community dynamics following
disasters caused by natural hazards. Current Opinion in Psychology, 32, 105–109.
https://doi.org/10.1016/j.copsyc.2019.07.026
Ojala, M. (2012). Hope and climate change: The importance of hope for environmental
engagement among young people. Environmental Education Research, 18(5),
625–642. https://doi.org/10.1080/13504622.2011.637157






Yorumlar