top of page

Psikanalitik Açıdan Baba İşlevi: Freud'un Oedipus Kompleksinden Loewald ve Mahler'e

  • Yazarın fotoğrafı: amaepsikoloji
    amaepsikoloji
  • 15 Kas 2023
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 17 Kas 2023


ree


Babanın çocuk gelişimindeki rolü ve etkisi, annenin rolüne kıyasla hep bir miktar geri planda kalmış ancak yine de birçok önemli psikanalist tarafından ortaya konmuş bir meseledir. Babanın psikanalizdeki yerini düşündüğümüzde öncelikle Freud’un meşhur Oedipus teorisi akla gelir. Freud’un bu erken dönem teorisine göre oğlan çocuk anneye büyük bir aşk besler ve onu yalnızca kendisine ister. Bu sebeple yaklaşık üç yaşlarında, varlığı anneyle arasına giren babaya karşı öfke ve nefret gibi hisler besler, bir yandan da babasının bu arzularını fark edip onu cezalandırmasından korkmaya başlar. Freud’a göre Oedipus kompleksinin çözülmesi oğlanın anneyle babasının arasına giremeyeceğini kabullenmesi, bir başka deyişle o ilişkideki üçüncü olmasını idrak etmesiyle ve bu sayede başkalarına yönelebilmesiyle gerçekleşir.


Freud'a göre baba, çocuğun (özellikle de oğlan çocuğunun) anneye dair arzularının önünde duran engeldir, böylece çocuğun bu arzularla eyleme geçmesini önler (e.g. Freud, 1913, 1930, 1939). Bu sayede baba hem nefret edilen bir düşman olur hem de çocuğu annenin yutuculuğundan kurtardığı için şükran duyulan, imrenilen bir figür haline gelir. Buradan da yola çıkarak psikanalitik teoride babalık işlevi temelde üç bakımdan ele alınmıştır. İlk olarak, Ödipal baba, çocuğun cinsel gelişim sürecinde önemli bir figürdür. İkinci olarak, anneden ayrılma sürecini mümkün kılan baba, bağımsızlık ve kimlik oluşumunda etkili bir rol oynar. Üçüncü olarak, baba, özellikle sembolik işlevin kökeni olarak kabul edilerek, bir üçüncünün olduğu ilişkilere dair ruhsal kapasiteyi mümkün kılar. Bu çerçeveler, babanın çocuğun gelişimindeki çeşitli yönlerini anlamamıza yardımcı olur. Uygarlığın Huzursuzluğu’nda Freud “Çocukluk döneminde babanın korunmasına yönelik ihtiyaçtan daha büyük bir ihtiyaç düşünemiyorum” diyerek baba işlevinin önemini vurgulamıştır.


Loewald ve Mahler Freud’un baba işlevi hakkındaki fikirlerini daha detaylı bir şekilde teorilerine entegre etmiş; çocuğun maskülen bir figürle özdeşiminin anneyle bir olma halindeki simbiyotik ilişkiye dair koruyuculuğuna atıfta bulunmuşlardır. Bir yandan da bebeğin büyümesiyle anne de bebekle olan içiçe geçmiş ilişkiden çıkmak ister ve annenin baba ile olmak için bebekten ayrılması, bebeği sembolik düşünceye geçişe zorlar. Böylece ileride terapide/analizde de son derece elzem olan bu becerinin temelleri atılmış olur.


Loewald, baba figürünü, iç dünyadaki otoriteyi temsil eden ve bireyin özgürleşme arzusunu kısıtlayan bir sembol olarak ele alır. Baba, geleneksel olarak disiplin, sınırlar, kurallar ve toplumsal normların temsilcisidir. Loewald’ın kullandığı “Parricide” kavramı, bireyin bu içsel otoriteye, yani baba figürüne karşı içsel bir isyanını ifade eder. Bireyin kendi özgürlüğünü ve benliğini geliştirmek adına bu otoriteye meydan okumasını simgeler. Bu, bireyin iç dünyasındaki evrim sürecinin bir parçasıdır ve ancak ve ancak sağlam bir otorite olmuş, sağlıklı sınırlar çizebilmiş bir baba işlevi sayesinde mümkün olur. Diğer yandan “Patricide” ise dış dünyadaki otoritelerle, genellikle sosyal kurumlar veya normlarla olan çatışmayı temsil eder. Baba işlevi, bireyin toplumsal normlara uyum sağlamasına, sosyal değerleri benimsemesine ve ilişkilerini düzenlemesine yardımcı olan bir rolü ifade eder. Sonuç olarak, Loewald'ın parricide ve patricide kavramları, bireyin iç dünyasındaki baba figürü ile dış dünyadaki baba işlevi arasındaki çatışmayı vurgular. Yani Loewald’e göre birey hem babasını sembolik olarak öldürerek bir birey olur hem de onun kendisine sağladığı işlevi içselleştirerek topluma uyum sağlayabilen biri haline gelir; böylece otantik bir birey olurken sınırlara saygı duyarak ilişkiler de kurabilir.


Babayla olan ilişki başından beri simbiyotik bir ilişki olmayışıyla çocuğa böyle bir ayrışma, farklılaşma ve “yabancı” olan dış dünyaya açılma imkânı tanır. Babanın çocuğa hayal kırıklıklarını kabul etmeye teşvik ettiği, rahatsız edici olaylar karşısında ezilmediğini gösterdiği, şımartıcı oyunlar oynamadığı, şefkat verdiği ancak olayların dayanılabilir olduğu izlenimini verdiği ilişki sayesinde çocuk bunu yapabilir. Klein aynı zamanda "yıkıcı içgüdüler" kavramını da vurgular. Ona göre, çocuk, özellikle de oral, anal ve genital aşamalarda, içsel çatışmalar yaşar ve bu çatışmaları çözmek için içgüdüsel ve yıkıcı eğilimlerini dengelemeye çalışır. Baba figürü, çocuğun bu içgüdüleri dengelemesine yardımcı olabilir. Baba, içgüdüsel eğilimlere karşı koyma ve toplumsal normları içselleştirme sürecinde önemli bir rol oynar.


Joyce McDougall, annenin babadan bahsederken çocuğun baba varlığı algısını şekillendirmede ne kadar önemli olduğunu vurgular, hatta babanın fiziksel olarak bulunmadığı koşullarda bile. Bu önerme sayesinde babanın fiziksel olarak çocuğun gelişimine katkı sunamadığı koşullarda bile baba işlevinin nasıl yerine getirilebileceğini anlarız. Annenin zihnindeki baba imgesi sayesinde çocuğun zihninde de bir baba imgesi oluşabilir, böylece çocuk fiziksel olarak babasıyla büyüme imkânı bulamasa bile-kayıp ya da boşanma durumlarında olduğu gibi- babalık işlevi bir ölçüde yerine getirilebilir. Ancak babanın fiziksel olarak etrafta olamadığı ve babalık işlevinin bir şekilde çocuk için sağlanamadığı durumlarda çocukların birçok sorun yaşayabildiği yadsınamaz bir gerçektir.


Baba olmadan ve hatta babalık işlevi olmadan psikanaliz de düşünülemez. Sonuçta bir anlamda psikanalizin doğuşuna vesile olan da hem Freud’un kendi babasının kaybı hem de kendi baba oluşu değil midir?



Yazar: Klinik Psk. Özlem Tanrısever


Referanslar

Ertüzün, M. I., Mutlu, H. P., & Ulusel, M. (2014). Baba Işlevi. İstanbul Bilgi Üniversitesi

Yayınları.

Freud, S. (2019). Uygarligin Huzursuzlugu. Metis Yayincilik.

Freud, S., Kistner, U., Haute, P. van, & Westerink, H. (2017). Three essays on the theory

of sexuality: The 1905 edition. Verso.

Loewald, H. W. (1979). The waning of the oedipus complex. Journal of the American

Psychoanalytic Association, 27(4), 751–775.

https://doi.org/10.1177/000306517902700401

Ogden, T. H. (2004). The analytic third: Implications for psychoanalytic theory and

technique. The Psychoanalytic Quarterly, 73(1), 167–195.

https://doi.org/10.1002/j.2167-4086.2004.tb00156.x

Trowell, J., & Etchegoyen, A. (2002). The importance of fathers: A psychoanalytic re-

evaluation. Routledge.

Zabcı, N. (2022). Babalık Işlevi. İdeal Kültür Yayıncılık.

 
 
 

Yorumlar


© 2022 by Amae Psikoloji

bottom of page